NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
261-(507) حدثنا
يحيى بن يحيى
قال:قرأت على
مالك عن أبي النضر،
عن بسر بن
سعيد؛ أن زيد
بن خالد
الجهني أرسله
إلى أبي جهيم.
يسأله:
ماذا
سمع من رسول
الله صلى الله
عليه وسلم في المار
بين يدي
المصلي؟ قال
أبو جهيم: قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "لو يعلم
المار بين يدي
المصلي ماذا
عليه، لكان أن
يقف أربعين
خيرا له من أن
يمر بين يديه".
قال
أبو النضر: لا
أدري. قال:
أربعين يوما،
أو شهرا، أو
سنة؟.
[ش
(لو يعلم
المار) معناه
لو يعلم ماذا
عليه من الإثم
لاختار
الوقوف
أربعين على
ارتكاب ذلك
الإثم].
{261}
Bize Yayhâ b. Yahya
rivayet etti. (Dediki): Mâük'e, Ebü'n-Nadr'dan dinlediğim, onun da Büsr b.
Saîd'den naklen rivayet ettiği şu hadisi okudum:
Zeyd b. Hâlid El-Cühenî,
Büsr'ü namaz kılanın önünden geçen hakkında Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) den ne işitmiş! diye sormak üzere Ebu Cuheym'e göndermiş. Ebu Cuheym
şunları söylemiş: Resulfillah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Namaz kılanın önünden
geçen kimse ne derece vebal yüklendiğini bilse onun için kırk yıl beklemek
önünden geçmekden daha hayırlı olurdu.» buyurdular.
Ebu'n-Nadr: «Kırk gün
mü, kırk ay mı yoksa kırk yıl mı? dedi; bilmiyorum» demiş.
(507) حدثنا
عبدالله بن
هاشم بن حيان
العبدي. حدثنا
وكيع عن
سفيان، عن
سالم أبي النضر،
عن بسر بن
سعيد؛ أن زيد
بن خالد
الجهني أرسل
إلى أبي جهيم
الأنصاري:
ما
سمعت النبي
صلى الله عليه
وسلم يقول؟
فذكر بمعنى
حديث مالك.
{….}
Bize Abdullah b. Haşim
b. Hayyân El-Abdî rivayet etti. (Dediki): Bize Vekî', Süfyân'dan ,o da Salim Ebu'n-Nadr'dan,
o da Büsr b. Said'den naklen rivayet ettiki, Zeyd b. Halid El-Cuhenî Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den ne duydun? diye sormak üzere. Ebu Cüheym
El-Ensârî'ye haber göndermiş. Müteakiben râvi Mâlik hadisi gibi rivayette
bulundu.
İzah:
Bu hadîsi bütün Kütüb-ü
Sitte sahipleri tahric etmişlerdir. Hadisin bâzı rivayetlerinde meseleyi sormak
için adam gönderen zât ile kendisine adam gönderilenin isimleri maklub
zikredilmişse de İmam Mâlik'in «El-Muvatta 'ında bu hususda hiç bir ihtilâf gösterilmemiştir.
Meseleyi sormak için Büsr b. Saîd'i gönderen Zeyd b. Hâlid El-Cühenî'dir. Zeyd,
Büsr'ü, Ebu Cüheym'e göndermişdir. Nitekim Müslim'in buradaki rivayetinde ve
îbni Mâce ile başkalarının rivayetlerinde de sened böyledir.
Rivayetlerin bâzısında
kırk yıl mes'elesi sene zikredilmeksizin sâdece kırk, diye itlak edilmiş,
bâzısında kırk yıl yahut kırk ay yahut kırk sabah yahut kırk saat denilmiş; bir
takımlarında bunun yerine daha başka tâbirler kullanılmıştır. Meselâ İbni
Hibbân'ın Hz. Ebu Hureyre'den tahric ettiği rivayette: Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) :
«Biriniz namaz kılarken
din kardeşinin önünden geçmekte ne derece büyük günah olduğunu bilse, yüz sene
yerinde durması onun önünden bir adım atmakdan kendisine daha hayırlı gelirdi.»
buyurdular... denilmiş. Taberânî 'nin rivayetinde: Namaz kılanın önünden geçen
kimsenin kıyamet gününde kuru bir ağaç olmak isteyeceği zikredilmişdir. Bâzı
rivayetlerde bunun yerine: «Namaz kılanın önünden geçen kimse üzerine ne derece
vebal aldığını bilse uyluğunun kırılmasına razı olur da onun önünden geçmezdi!»
denilmiştir. Kâ'bu'l-Ahbâr: «Namaz kılanın önünden geçen kimsenin yere batması
onun önünden geçmesinden daha hayırlıdır.» demişdir. Bütün bunlar namaz kılanın
önünden kasden geçmenin pek çirkin bir hareket olduğunu göstermektedirler.
Sütrenin dış yanından geçmek yasak değildir.
Namaz kılan kimsenin
önünden geçerek günâhını üzerine almaktansa uzun müddet yerinde durup geçmemek
daha hayırlıdır. Bu müddet rivayetlerin bâzılarında kırk, bâzılarında yüz yılla
temsil edilmişdir. Kirmanî'nin beyânma göre; kırk yılla temsilin hikmetini
yalnız Allah bilirse de, insanın geçirdiği her tavır kırk adediyle kemâl
bulduğu için kırk adedinin zikredilmiş olması muhtemeldir. Aynî'ye göre; yüz
adedinin zikredilmesi de ondan sonra gelen binlere nisbetle ortada bulunduğu
için olsa gerektir. Bittabi her şeyin en hayırlısı orta derecede olanıdır.